Mülk-2 Ayetinin Bir Sırrı

ANEKDOTLAR

III

KURTULUŞ REÇETESİ

 

Dünya Hayatının Hakikatini ve İmtihan Sırrı ile Ölüm Anında Hakiki İmanın ne kadar büyük ve parlak bir manevi cevher olduğunu bildiren ibretli bir hikayedir…

 

Şu Dünya hayatInIn bir İMtİhan olduğunu ve bu imtihanın Gerçek mahİyetİnİn ancak Ölüm anInda açıklığa kavuşacağını ve ölüm anındaki yegâne Kurtuluş çaresinin İmân olduğunu ve;

 

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 

َِ َََ ﺍﻟََْْ  َ ﺍﻟَْﻴﻮََ ََُُِْْ  َُْ  ََُْ ََﻼً

“Hanginizin daha iyi iş yapacağını sınamak için, Ölümü ve Hayatı yaratan Allah’tır.” 

                                                                                   {Mülk, 2}

Âyetinin bir sırrı ile Danİel Peygamber’in şu temsilî sözlerini anlamak istersen şu temsilî Anekdotu dinle:

 

“Ağaçların meyvesini toplayacaklar,

Olgun meyveyi ayıracaklar,

Ham meyveyi atacaklar,

Dallarını kırıp taşlayacaklar,

Gövdesini kesip baltalayacaklar,

Kızgın fırında yakacaklar.”

Bir zaman büyük bir sitede güvenlik görevlisi olarak çalışan bir adam vardı. Hem dindar ve mütedeyyin, hem de kanun ve nizamlara çok dikkat eden salih bir adamdı. Büyük bir şehrin içerisinde bulunan büyük bir sitenin birinci kapısında güvenlik görevlisi olarak vazifelendirilmişti.

          

Siteye, site yöneticisinin izni olmadan ve kanunu dairesinin dışında kimseyi sokmaz ve kendisine verilen kurallara sıkı sıkıya riâyet ederdi. Sitenin ikinci kapısında ise onun yakın bir arkadaşı görevliydi. Fakat onun bu arkadaşı, hem serseri ve serkeş hem de ahlakça bozuk ve zalim bir adamdı. Site yöneticisinin uyguladığı kanunlara ve kendisine verdiği uyarılara ve kurallara pek riâyet etmezdi. Sitenin yöneticisine sürekli karşı gelir, her türlü kötü ahlaka sahip insanı, hiç soruşturmadan içeri alırdı. Akıllı ve salih arkadaşı ise onu, sürekli ikaz eder ve bu şekilde kanunlara itaat etmemeye devam ederse site yöneticisi tarafından ya cezaya çarptırılacağına ya da kovulacağına dair uyarırdı. Arada bir de salih arkadaşını kendi bölgesine çağırıp, asayişi kontrol etmesi ve yardım etmesi için davet ederdi. Fakat çoğunlukla kendi heva ve hevesine göre eğlenmek için onu yanına çağırırdı, bu arada da asayişi ihmal ederdi. Böyle uzunca bir zaman, iki arkadaşın tartışmaları ve site içerisindeki görevleri devam etti.

             

Günlerden bir gün, sitenin ikinci kapısının önündeki duvara, güvenlik tabelası ihmal edilerek konulmadığı için, büyük bir yolcu otobüsü çarptı. Olayın hemen sonrasında otobüs ve içindekiler paramparça oldu. Yolcular kan revan içinde kalmıştı. Yolculardan sağ kalanlardan bazıları “Yardım edin!” diye bağırıyorlardı. Fakat serseri ve kanun tanımayan güvenlik görevlisi, yaptığı ihmalin farkında olduğu için “Ben bu olaya karışmayacağım, belki karışırsam beni suçlu gösterirler, hem site yöneticisi bu olayı duyarsa beni sorumlu tutacak. Ölürse ölsünler, bana ne!” deyip yaralılara yardım etmedi ve koşarak birinci kapıya, salih ve intizamlı arkadaşının yanına, onu çağırmaya gitti. Fakat tam caddeden karşı tarafa geçeceği bir sırada bir kamyon çarptı ve feci bir şekilde can verdi. Bu arada koşarak olay yerine gelen salih ve mütedeyyin olanı, arkadaşının ve otobüsteki yolculardan iki tanesinin ağır yaralı ve can çekişmekte olduğunu gördü. Feryad ederek ağlıyor ve bağırıyordu. Bu ağlaması herkes tarafından işitiliyordu ve üzüntüye boğuyordu. Fakat arkadaşının cesedine dikkatlice baktığında kalbine yakın bir yerde küçük kırmızı bir nokta dikkatini çekmişti ve ilk etapta buna bir anlam verememişti. Bunun üzerine bir ambulans çağırıp bu iki yolcuyla beraber arkadaşını da alıp hastaneye yetiştirdi. Fakat yolda giderken arkadaşı vefat etti.

Doktorların ağır yaralı hastalara son müdahalelerini yaptığı bir sırada, hastaların kalbinin üzerine yakın bir bölgede oluşan ve vücudun diğer bölgelerine de sirayet etmeye başlayan nokta gibi bir iz, adamın sürekli dikkatini çekiyordu. Kalbi temiz ve salih bir kişi olduğu için, diğer insanların göremediği bazı şeyleri görebiliyordu. Fakat yine de emin olmak için, orada bulunan hemşire ve doktorlara kendi gördüğü izleri görüp görmediklerini sordu. Fakat onlar da böyle bir iz, görmediklerini söylediler. Bu izler öyle bir hale gelmişti ki, hastaların birinin kalbi üzerinde oluşan iz, kırmızı bir nokta gibi bir şekil almıştı. Ve bu nokta, damarlar vasıtasıyla vücudun diğer bölgelerine de yayılıyordu. Sanki bir nevî küçük kırmızı solucanlar veya yılanlar gittikçe çoğalarak hastayı sarmaya başlamıştı.

          

Bu olayı gördüğü zaman ürperti duyan iyi kalpli görevli, diğer hastada da böyle bir durumun olup olmadığını kontrol etmek ve emin olmak için onun kalbinin üzerine de dikkatli bir şekilde baktı. Fakat diğer hastanın kalbinin üzerindeki iz, yeşil bir renk almıştı ve vücudun diğer bölgelerine de yayılmaya başlamıştı.  Salih ve iyi kalpli  görevli, tüm  bunları düşünürken ve bir anlam vermeye çalışırken, hastaların durumu gittikçe daha da ağırlaştı ve bir süre sonra ikisi de vefat etti. Daha sonra salih ve mütedeyyin görevli, hastanenin beyaz ve aydınlık koridorlarında çıkış kapısına doğru yavaş adımlarla ilerledi ve birden gözden kayboldu.

İşte şu temsilî anekdotu dinleyen arkadaş;

Şu ŞEHİR, içinde bulunduğumuz şu KAİNAT ve DÜNYA’dır; SİTE YÖNETİCİSİ, ALLAH (C.C.)’tır; Büyük SİTE ise bir İNSAN’dır.

  Şu salİh ve İyİ kalplİ, kanun ve nizamlara uyan GÜVENLİK GÖREVLİSİ kalbinde İMAN bulunan MÜ’MİN bir kişinin NEFSİ’dir. Fakat şu zalİm ve kötü nİyetlİ, kanun tanımayan ARKADAŞ’ı ise, kalbinde İNANÇ bulunmayan KAFİR bir kişinin NEFSİ’dir.

  Şu YOLCULAR’la dolu OTOBÜS’ün, sitenin duvarına çarparak helak olması ise, İNSAN’ın başına gelecek olan ve bir nevî KÜÇÜK KIYAMET olan ÖLÜM’dür. Fakat şu SİTE’nin başına gelen olayın, büyük çaplı bir benzeri olan BÜYÜK KIYAMET’in küçük bir sureti ve işaretidir.

   Şu SİTE’nin BİRİNCİ KAPISI, CENNET’e giden bir YOL olan İSLÂM ve ŞERİAT-I MUHAMMEDİYE; İKİNCİ KAPISI ise, CEHENNEM’e giden bir YOL olan NEFSİN İSTEKLERİ ve ŞEYTANIN VESVESELERİ’dir.

Şu SİTE’de uygulanan KURALLAR ve KANUNLAR, ALLAH’ın bütün PEYGAMBERLER’e göndermiş olduğu ŞERİATLAR ve HAK DİNLER’dir.

Şu AMBULANS, HASTANE ve içerisindeki DOKTORLAR ile HEMŞİRELER, sırasıyla ÖLÜM, KABİR ve SORGU MELEKLERİ’dir.

  Şu ölüm halindeki HASTALAR’dan kalbinin üzerinde KIRMIZI nokta oluşanı ve vücuduna yayılanı CEHENNEMLİK bir kişi olup, o KIRMIZI NOKTALAR ve YILANLAR işlediği GÜNAHLAR’dır. Fakat kalbinin üzerinde YEŞİL nokta oluşanı ve vücuduna yayılanı CENNETLİK bir kişi olup, o YEŞİL NOKTALAR ve ÇİZGİLER işlediği SEVAPLAR’dır.

  Şu hikâyenin başındaki DANİEL PEYGAMBER’in sözünü ettiği, olgun meyveler veren AĞAÇ, MÜ’MİN kişiye ve o yeşil noktalar hükmündeki OLGUN MEYVELER; yeni sürgün vermeye başlayan yapraklara ve dallara benzeyen SALİH AMELLERE, İYİLİK ve SEVAPLARA karşılık olarak CENNET hayatını müjdeleyen ve ÂHİRET hayatında TUĞBA AĞACI gibi İyİ tohumlar verecek olan İMÂN ve İBADETLERE işarettir. Fakat hikâyenin başındaki   şu MEYVE VERMEYEN AĞAÇ, KAFİR kişiye ve  o kIrmIzI noktalar hükmündeki HAM MEYVELER; yeni sürgün vermeyen kurumuş yaprak ve dallara benzeyen BOZUK AMELLERE, KÖTÜLÜK ve GÜNAHLARA karşılık olarak CEHENNEM hayatını haber veren ve ÂHİRET hayatında ZAKKUM AĞACI gibi kötü tohumlar verecek olan İNKAR ve İSYANLAR ile ŞEYTAN’ın vesveseleriyle telkin ettiği ve başlangIçta bir NOKTA gibi olduğu halde, ölüm anında TÜM kalbi kaplayan KÜÇÜK veya BÜYÜK GÜNAHLAR’a işarettir.

İşte şu Anekdotu bir derece fehmettiysen, tıpkı iyi de kötü de meyve verebilen ağaçlar gibi, günahlara yol açan her bir amelinin karşılığında, kalbinde kırmızı bir nokta bıraktığını ve tevbe edilmezse o kırmızı yılanların, kalbi ısıra ısıra yayılacağını ve en sonunda Zakkum ağacının çekirdeğini ve CEHENNEM’in küçük bir suretini oluşturacağını; sevaplara neden olan her bir amelinin karşılığında ise, kalbinde yeşil bir nokta bıraktığını ve devam edilmesi halinde o yeşil tohumların, Tuğba ağacının çekirdeğini ve CENNET’in küçük bir suretini oluşturacağını ve O’nun bir işareti olduğunu elbette anladın.. 

 

Vesselâm…

Son Güncelleme (Salı, 05 Mayıs 2020 14:33)